Home » Library » Modern Library » Ilhan Arsel Din Adamlari Bolum12

Ilhan Arsel Din Adamlari Bolum12


Din Adami Insanlarimizi Rü’ya Tabirleriyle Is Görmege Alistirir


Din adami’nin seriat kaynaklarina dayali olarak anlatmasina göre rü’ya iki çesit’tir: ya Tanri’dan gelir ya da seytan’dan.

Tanri’dan gelen rü’ya’ya “Rü’ya-yi saliha” adi verilir ki bu, “gönülleri ilahi müjdelere ve telkinlere kavusturucu” nitelikte olan rü’ya’lardir. “Iyi” ve “hayirli” olan bu tür rü’ya’lari melekler müslüman kisinin bilinç altina yerlestirir; bundan dolayidir ki bu tür rü’ya görenler Tanri’ya hamdetmelidirler.

“Kötü” ya da “bos, hayali ve hiç bir anlami olmayan” rü’ya’lar ise seytan’dan gelmedir ve “seytani telkin’lerden” olusur. Bundan dolayidir ki bu tür rü’ya görenler Tanri’ya siginmalidirlar; Tanri’ya siginmak için de: “E’uzü billahi mine’s-seytan” deyip sol taraflarina tükürür gibi üç kez “tuh” demelidirler. Bu suretle seytani hakir kilmis ve kaçirtmis olurlar ve ancak bu suretledir ki o rü’ya’nin “serrinden” kurtulmus olurlar, yani zarar görmezler.

Bunun böyle oldugunu anlatmak için din adami Muhammed’in su sözlerini tekrarlar: “Sizden biriniz sevdigi bir rü’yayi görürse bilsin ki, o, Allah tarafindan (telkin)dir. Rü’ya sahibi bu rü’ya’si üzerine Allah’a hamdetsin ve baskalarina da söylesin. Buna aykiri hoslanmadigi bir rü’ya gördügünde de muhakkak ki, bu rü’ya da seytandandir. Bu halde de rü’ya sahibi rü’yasinin serrinden Allah’a siginsin ve rü’yasini kimseye söylemesin. Bu surette o rü’ya sahibine zarar vermez”. (Sahih-i… Cilt XII, sh. 274. Hadis no. 2102)

Din adami’nin Arap kaynaklarindan naklen bildirmesine göre Muhammed, kendi yasami süresince rü’ya tabiri yolu ile is görmüstür. Her ne kadar Ebu Bekir ve Ömer b. Hattab gibi en çok güvendigi bazi kimselere ara sira rü’ya tabir etme izni vermekle beraber genel olarak bu yetkiyi, kendi “peygamberliginin” bir “isareti” sayarak kendisinde tutmustur. Baskalarinin rü’ya’larini tabir etmekten zevk aldigi gibi asil kendi gördügü rü’ya’lari halka anlatarak yorumlamaktan (“tabir” etmekten) hoslandigi söylenir. Çogu zaman sabah namazindan sonra halktan kisilere gördükleri rü’ya’lari sorar ve onlarin bu rü’ya’larini “tabir” ederdi. Fakat rü’ya tabir’ini asil kendi isleri açisindan önemli bulurdu. Su bakimdan ki gerçeklestirmek istedigi bir isi o ise uygun bir rü’ya ile yapar ya da yaptirirdi. Örnegin taraftarlarini savaslara sürüklemek için ( tipki Uhud savasinda oldugu gibi) ya da gelecege ait bir seyin olacagini haber vermek için (tipki Mekke’yi fethetmeden önce Mekke’de hacc farizesini yerine getirecegini söylemesi gibi) gördügü rü’ya’lari “tabir” (yorumlama) yolunu seçerdi. Rü’ya’larinin Tanri’dan gelme oldugunu anlatmak maksadiyladir ki Kur’an’a su tür ayet’ler koymustur: “And olsun ki Allah, peygamberinin rüyasinin gerçek oldugunu tasdik eder” (K. 48 Fetih 27). Kendisinden önce gelen “peygamberlerin” de rü’ya tabiri yolu ile is gördüklerini söyler, Ibrahim’i ya da Yusuf’u örnek verirdi (Bkz. K. Ibrahim 105; Yusuf 5. ).

Islam kaynaklarinin bildirmesine göre Uhud seferi, Taif kusatmasi ve Hüdeybiye seferleri sirasinda hep rü’ya tabir ederek karar almaya çalistigi anlasilmaktadir. Örnegin hicret’in üçüncü yilina tesadüf eden Uhud savasi baslamadan önce Kureys’e karsi meydan savasi vermek ya da Medine içinde kalip savunma taktigi izlemek konusunda müslümanlar arasinda görüs ayriliklari dogmustu. Bazi kimseler Medine disina çikip meydan savasina geçilmesine, buna karsilik Abdullah bin Übeyy gibi önemli bazi kimseler de Medine içinde kalip düsmana karsi savunma savasi verilmesine taraftardilar. Muhammed bu konuda kararsiz olmakla beraber Abdullah b. Übey’in görüsüne egilimli olarak söyle konusur: “Ben (rü’yam’da bana ait) inekler gördüm ve bunu hayira yordum. Fakat kilicimin çalim yerinden kirildigini ve elimi saglam bir zirh içine soktugumu gördüm. Bu zirhi Medine diye yorumladim. Eger siz Medine’de kalarak onlari indikleri yerde birakmayi uygun uygun bulursaniz, onlar indikleri yerde çok kötü bir durumda kalirlar” 380.

Daha baska bir deyimle, gördügünü söyledigi rüy’a’yi yorumlamak suretiyle Medine içinde kalip savunma taktigi izlenmesine taraftar bulundugunu anlatmak istemistir. Fakat buna ragmen meydan savasina taraftar olanlarin görüsüne yer vererek Medine disina çikilmasi yolunu seçmistir. Bilindigi gibi Uhud savasi Kureys’lilerin zaferi ile sona ermistir; müslümanlarin yenilgisi meydan savasi taktigine gidilmesindendir. Yenilgi üzerine kendi taraftarlarina: “Ben size meydan savasi vermeyelim, Medine’de kalarak saldirdiklari zaman onlara karsi savasalim, diye demedim mi?” seklinde konusmustur. Bundan su sonucu çikarmak mümkündür ki rü’ya tabirine basvurmakla, muhtemel bir yenilginin sorumlulugunu basindan atma siyasetini gütmüstür.

Din adami’nin Islam kaynaklarindan naklen anlatmasina göre hicret’in altinci yilinda cereyan eden Hüdeybiye olayi sirasinda da Muhammed tarafindan buna benzer bir taktigin izlendigi görülür. Taraftarlarini Hüdeybiye seferine çikarabilmek için rü’ya’sinda hacc farizesini yerine getirmek üzere Mekke’ye gidecegini, ve Ashab’dan bazilarinin baslarini tiras ettiklerini, saçlarini kestiklerini gördügünü ve bu rü’ya’nin Tanri’dan gelme “salih ve sadik” bir rü’ya oldugunu söyler. Bunu duyan taraftarlari, 1500 kisilik bir yigin halinde kendisine katilip yola çikarlar. Fakat Mekke’lilerin siddetli direnmesi karsisinda Muhammed Hüdeybiye andlasmasini yapma zorunlugunda kalir. Andlasmaya göre müslümanlar, hacc farizesi maksadiyle Mekke’ye bir yil sonra girebileceklerdir. Bu sonuç karsisinda hayal kirikligina ugrayan müslümanlar, Muhammed’e gelip: “Hani Mekke’ye girecektik, bu rü’ya nerede?” diye sorarlar. Bunun üzerine Muhammed, yakin bir gelecekte zafer saglanacagina dair Tanri’nin kendisine su ayet’i gönderdigini söyler: “And olsun ki Allah, peygamberinin rü’yasi’nin gerçek oldugunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, , Allah dilerse, güven içinde baslarinizii tiras etmis veya saçlarinizi kisaltilmis olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediginizi bilir. Size bundan baska, yakin bir zamanda bir zafer verilecektir” (K. 48 Fetih 27)

Görüldügü gibi ayet, hayal kirikligina ugramis olan müslümanlari “yakin” bir zafer müjdesi ile yatistirmaga çalismaktadir. Bu arada Mescid’-i Haram’a (yani Ka’be’ye) gireceklerini haber vermektedir; fakat bu haberi belli bir tarih zikretmeden ve “Allah dilerse” kosuluna baglamaktadir. Eger gelecek yil Mekke’ye girilemeyecek olursa bu, Tanri’nin dilememesinden olmus olacak ve Muhammed’e söz gelmeyecektir.

Öte yandan Muhammed, giderek güçlenmekte oldugunu bildigi için, nasil olsa bir gün Mekke’yi alacagini düsünerek yukardaki ayet’e “Size… yakin bir zamanda bir zafer verilecektir” tümcesini eklemistir. Din adami’nin söylemesine göre bu tümce, Hayber seferine atif’tir. Nitekim Muhammed, o tarihde durumu son derece zayiflayan Hayber Yahudilerine karsi saldiriya geçerek önemli bir zafer saglamis ve böylece taraftarlarini rü’yasi’nin dogru olduguna inandirmistir 381.

Yine din adami’nin Arap kaynaklarindan naklen bildirmesine göre Muhammed, kendisine rakib olarak ortaya çikmak isteyen kimseleri itibardan düsürmek ve onlari “sahte peygamber” diye tanimlamak için rü’ya tabiri yolu ile is görmüstür. Örnegin Esved Ansi ve Müseylime adindaki iki kisi hakkinda yaptigi budur. Bunlarla ilgili olarak söyle konusmustur: “Bir kere ben rü’yam’da iki kolumda iki altin bilezik gördüm; bunlar kadin zineti oldugu için bu rü’yam beni kederlendirdi. Sonra rü’yam’da bana bu bilezeklere üflemekligim vahy olundu. Ben de bunlara üfledim. Bunlarin ikisi de uçtu. Ben bu iki bilezigi, benden sonra türeyecek iki yalanci (peygamber) ile te’vil ettim ki, bunun birisi Ansi (Esved) dir; öbürüsü de Müseylime’dir” (Bkz. Sahih-i…, Cilt X, sh. 376) 382.

Yine din adami’nin ayni kaynaklardan naklen bildirdigine göre Muhammed, bazi evliliklerini rü’ya tabirine baglamaktan geri kalmamistir. Örnegin elli’yi askin bir yasta iken 6 yasindaki Ayse ile evlenmesini Tanri’dan geldigini söyledigi rü’ya ile su gerekçeye baglamistir: “Ey Ayse! Sen iki kere rü’yamda bana gösterildin. Öyle saniyorum ki ben bir ipekli kumas parçasindan senin suretini görmüstüm de (Cibril tarafindan) -‘Bu resmin sahibi senin müstakbel zevcendir-‘ denilmisti. Simdi ben (senin yüzünden) anliyorum ki o suret sen idin. Cibril’in o sözü üzerine ben -‘Eger su rü’yam Allah tarafindan gösterilmis ise, Allah’in takdiri infaz buyurulur-‘ diyordum”. (Bkz. Sahih-i…, Cilt X, sh. 79) 383

Buna benzer baskaca örnekler vermek mümkün 384. Fakat din adami’nin söylediklerinden anlasilmaktadir ki Muhammed, kendisi gibi müslümanlarin da rü’ya esasina göre is görmelerini saglamak istemis ve söyle demistir:

“Ölümümden sonra artik peygamberlik haberleri kesilecektir. Benden sonra peygamber gelmeyecektir. Fakat sizler güzel rü’ya araciligi ile haber alirsiniz” (Sahih-i… Cilt XII, sh. 276) 385.

Bundan dolayidir ki yüzyillar boyunca Islam ülkelerinde rü’ya tabiri, sadece kisilerin günlük yasamlarinda degil fakat devlet kurulusunun tüm siyasetinde de önemli rol oynayan bir kaynak olmustur. Bilindigi gibi Osmanli Padisahlari, savas gibi millet kaderi üzerinde etki yaratabilecek çaptaki isler hususunda dahi müneccim basi’larin kararlarina göre davranirlardi.